21 Eylül 2008 Pazar

Çelski - Manu

Geçen seneki CL çeyrek finalindeki Fenerbahçe-Çelsi maçını Kadıköy'de izleyen arkadaşlar maçtan bir süre Çelsi'in ne denli sinir bozucu bir takım olduğundan bahsettiler. Sahaya yayılmaları, kademeleri ve pozisyon alışları ile Fener'in pas trafiğini kesişlerinden ve fiziksel üstünlüklerinden dem vuruldu. Sonunda 2-1 kazanan Fenerbahçe oynayarak, Çelski isteye oynatmayarak kazanma yolunu seçmişti.

Sanıyorun ki bu durum Mourinho'nun iki şampiyonluğundan sonra tüm premier league'de salgın halini aldı. Oyuncuların bireysel özgürlükleri fazlasıyla kısıtlı. Başta Çelski olmak üzere MANU ve diğerlerinden gözüken, kendi kalelerini spartayı koruyan 300 cengaver gibi korudukları.

"Elbetteli koruyacaklar" diyebiliriz tabi. Fakat Sparta'lıların tek ve ulvi işi o kaleyi korumaktı. Tüm konsantrasyon noktası ve tek hedef buydu. PM'le izlediğim futbolda oyunu güzelleştirecek aksiyona fazla rastlamıyorum. İkiye birler, akına çıkan bekler, çalım atan orta sahalar... Hayır...

Sizi bilmem, ama pek sıkıcı bir maçtı. İzlerken kendimi suyun altında kalmış da nefes alamıyor gibi hisettim. Biraz daha futbol istiyorum, çok mu zor.

Bu yıl CL yarı finalinde İngiliz'den çok İspanyol takım görürsek... Belki bazı şeyler değişir mi? En azından yavaş yavaş...

Hiç yorum yok: