21 Eylül 2008 Pazar

Manchester'in pis yedilileri


El beatle'yi izlemek nasip olmadı, toprağı bol olsun. Kadını ve alkolü bıraktığı o zor dakikaları kim bilir ne zor geçmişti... Her futbolcunun olmak istediği gibi bir sporcu değil, her erkeğin olmak istediği gibi birisiydi. İdmana diye yola çıkıp bir model ile tatile çıkmak... Hangimiz istemedik bunu, hangimiz istemedik...

The King ile bu seriye dahil olan bir izleyiciyim. Onu çok sevdim. Kavgacı, lider, estetik, bitirici, zeki... Bir futbolcuda görmek istediğim her şey. Uçan tekme ile seyirciye girmesi... O da futbolun bir parçası değil miydi? Tıpkı maç içinde faul yaptığı Bülent Korkmaz'a elini uzattğında, old trafford'da ki binlere aldırmayan Büyük Kaptan'ın pervasızca onun eline vurması gibi. "Seni tanımıyorum" demişti Bülent. Tribünler uğuldamış, Cantona şaşırmıştı. Ne vardı ki, dengine çatmıştı! Deli deliyi görünce sopasını saklamıştı. Çok erken bıraktı, tadı damağımızda kaldı.

Becks siktirsin gitsin demek geliyor içimden. İlk CL maçında Galatasaray'a karşı izledik. Golünü de üzüntüyle karşıladık. Ama yinede sevdik onu daha o günlerde. Lennon'un Yoko'dan sonra anti- pati kazanması gibi... Becks ile aramıza giren de o viktorya orospusu oldu. Para ona doydu, o paraya doymadı.

ve CR7. Feci şekilde MJ kalitesi seziyorum oyun zekasında. Onun yaşında 2 premier lig kupası ve bir CL kupası kazanmış başka oyuncularda var muhakkak. Ama kaçı takımının lideri ve esas çocuğuydu? Yazın yaptığı "yeni bir challenge istiyorum" açıklamasına da saygı duyuyorum. Ona başka liglerde, başka rekabetlerin içinde de görmek istiyorum...

zizu

1 yorum:

beenmaya dedi ki...

vay kaptan (e burda da takım kaptanı olursun artık) iddaada oynar mıyız ki burada. tüyo verir misin ki :)) hayırlı olsun madem çaycıya selam :))